Donald Trump Kimdir, Donald Trump Azledildi Mi?

Donald Trump Kimdir, Donald Trump Azledildi Mi?

70 yaşındaki ünlü Amerikalı iş adamı Donald Trump önce Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı oldu, sonra da ABD'nin 45. başkanı seçildi. Peki Donald Trump Kimdir, Donald Trump Azledildi Mi?

ABD Başkanı Donald Trump, Senato'da yapılan oylamada kendisine yönelik iki azil maddesinden de aklandı.

Donald John Trump 14 Haziran 1946 doğumlu, Amerikalı iş adamı, siyasetçi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin günümüzdeki başkanı. 8 Kasım 2016 tarihinde yapılan 2016 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerine Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olarak girmiş, Hillary Clinton'ı geçerek Amerika Birleşik Devletleri'nin 45. devlet başkanı seçilmiştir. Seçildiğinde 70 yaşında olması sebebiyle seçilen en yaşlı ABD başkanıdır.

Donald Trump 1960'lı yıllarda çeşitli nedenlerden dolayı liseyi terk etmek durumunda kaldı. Sonraki süreçte askeri akademi ile Pensilvanya'da bulunan Wharton Institute'de eğitim gördü. Üniversite yılları sonrasında babası Fred Trump'ın emlak ve inşaat firmasında görev almaya başladı. 1971'de babasının şirketlerinde imtiyaz sahibi olup kontrolü ele aldı. Şirkete "Trump Organizasyon" adını vererek merkezini Manhattan bölgesine taşıdı. Kısa sürede yaptırdığı otellerle adını duyurdu. 1999 yılında babasını kaybetti. 2000'de yapılan seçimlere Reform Partisi başkan adayı olarak katıldı fakat kısa süre sonra adaylıktan çekildi. 2001 yılında bu partiden ayrıldı. 2004 yılında NBC kanalında “Çırak” (The Apprentice) programını hazırlayarak şov dünyasına adım attı. Bazı söylemleri nedeniyle Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi fakat kazanamadı. 2016 yılındaki seçim sürecinde İslamofobik söylemleri ve seçim vaatleriyle eleştirildi. Forbes'in 2016 yılındaki dünyanın en zengin 400 kişisi listesinde yer aldı. 2016 yılındaki seçimleri kazanmasıyla birlikte ABD tarihinin en yaşlı başkanı oldu.

Donald Trump Kimdir?

donald_trump_nyma.jpgDonald Trump Alman kökenli bir aileden gelmektedir. Berber olan büyükbabası Frederick Trump 1869'da Almanya'da doğdu. 1885 yılında henüz on altı yaşındayken Amerika'ya göç etti. Kanada Klondike bölgesinde altın rezervleri buldu. Sadece altın çıkarmakla kalmayıp kendisi gibi altınla zengin olmak isteyenlere yer belirleyip, yiyecek-içecek sattı, genelev işletti. Kendisi gibi Alman göçmeni olan Elizabeth Christ ile 1902 yılında evlendi. Askerlik yapmamak ve vergi vermemek için Almanya'ya gitti fakat kısa bir süre sonra Amerika'ya geri döndü. 11 Ekim 1905 tarihinde Fred Trump adında bir oğlu oldu. Baba Frederick Trump 1918 yılında ölünce oğlu Fred Trump genç yaşına rağmen ticarete atılmak zorunda kaldı. 22 yaşına gelince Elizabeth Trump & Son adlı şirketi kurdu. Bu yıllarında siyahi karşıtı Ku Klux Klan adlı örgüte üye olduğu için kısa bir süre tutuklu kaldı. II. Dünya Savaşı sonrasında işlerini büyüterek servet sahibi oldu. Amerika Birleşik Devletleri Donanması ve askerleri için kışla tarzında evler yaptı. Yine bu dönemlerde New York Quenss'de arsa alım satımına başladı. Irkçı bir tavır sergileyerek siyahilere daire satmadı. 1935 yılında İskoç göçmeni olan Mary Mecleod'la evlenerek Maryanne, Frederick Jr, Elizabeth, Donald ve Robert adlarında beş çocuk sahibi oldu.

Mary Anne MacLeod ve Fred Trump'ın beş çocuğundan biri olan Donald Trump, 14 Haziran 1946 tarihinde New York'ta doğdu. 1981 yılında kardeşi Frederick Trump Jr. alkol bağımlılığı sebebiyle hayatını kaybetti.

Donald Trump hareketli bir çocukluk geçirdi. Ergenlik döneminde okuldaki müzik öğretmenine yumruk attı. Ardından askeri lisede okudu. 1964 yılında mezun olunca subay olmak istemedi. O yıllardaki tek hayali Hollywood'da film yapımcısı olmaktı. Babasının kendisini New York'taki bir köprü açılışına götürmesi onun için bir milat oldu. Üniversite eğitimini iki yıl Fordham, iki yılda Pensilvanya Üniversitesi'nde tamamladı. Bu dönemlerde babası Fred Trump işlerini büyütmüş, 200 milyon dolar gibi bir servet sahibi olmuştu. Trump Vietnam Savaşı'na da ayağında topuk iğnesi olduğu gerekçesiyle katılmadı.

Yükseköğretimden sonra 1971'de babasının Elizabeth Trump & Son Co. adlı daire kiralık şirketini ele aldı. Şirketin adını The Trump Organization diye değiştirdi. Şirketin adını, niteliğini ve merkezini değiştirdi. O dönemlerde yaşanan petrol krizi ABD ekonomisini, dolayısıyla da Trumpları da etkiledi. Donald Trump sonraki süreçte babasından aldığı 350 bin dolarla iş hayatına atıldı. Farklı projeler üzerinde farklı isimlerle çalıştı. Manhattan'da harap halde olan Commodore Hotel'i satın alıp yenilemek isteyince babası da dahil çevresindekiler ona karşı çıktı. Fakat bu isteğini de gerçekleştirdi. Hyatt Otelleri'nin sahibi olan Jay Pritzker ile ortak oldu (1975). Hem bu ortaklığı hem de vergi vermemek için belediye ile yaptığı 40 yıllık anlaşma onun ilk başarıları olarak dikkat çekti. 1400 odalı Grand Hyatt Oteli ile yılda 30 milyon dolar kâr elde etti. 1978'de Manhatta'nın işlek caddelerinden birindeki bir binayı 25 milyon dolarlık banka kredisiyle alıp 68 katlı bir gökdelen yaptırdı. Yaptırdığı daireler 1983'te oldukça ilgi görüp satıldı. İlk önce Tiffany mücevher mağazası nedeniyle Tiffany Kulesi adını verdiği bu binaya daha sonra Trump Kulesi (Trump Tower) adını verdi. Medyada daha fazla ün kazanmasında Central Park'taki buz pateni pistinin etkisi büyük oldu. Belediyenin yedi yıldır bitiremediği ve toplamda 20 milyon dolar harcadığı inşaat, Trump ile beraber üç ayda üç milyon dolara tamamlanmış oldu. Sonraki dönemde ise Trump Place ile beş milyar dolarlık bir projeyi gerçekleştirdi. Sadece doğduğu şehir New York'ta değil, Chicago, Miami, Las Vegas ve dünyanın birçok yerinde Trump Tower, Trump Plaza, Trump International gibi yatırımlar gerçekleştirdi. 2004 yılında NBC'deki programı ile şov dünyasına adım attı. Programda kullandığı "Kovuldun!" sözü çok dikkat çekti. Gallup'un anketlerine göre Trump, 12 yaş üstündeki Amerikalıların %98'i tarafından tanınıyordu.

Donald Trump emlak işlerinin yanı sıra 1998'de kendi adını taşıyan bir vakıf kurdu. 2016 yılındaki başkanlık seçimleri için bu vakıf aracılığıyla para topladığı iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı. Miss Universe, Miss USA ve Miss Teen US gibi güzellik yarışmalarıyla ilgilenip bunlardan pay satın aldı. Kendi adını taşıyan ve emlak üzerine ücretli eğitim veren bir üniversite açtı. Bu üniversite 2005-2010 yılları arasında faaliyet gösterdi.

Donald Trump toplamda üç evlilik yaptı. Bu evliliklerden üç erkek iki de kız çocuğu olmak üzere toplamda beş çocuk sahibi oldu. Ayrıca 2017 yılı itibarıyla sekiz de torunu bulunmaktadır. Trump ilk olarak 1972 yılında Çek model Ivana Zelníčková ile evlendi. Bu evliliğinden Donald Trump Jr., Ivanka ve Eric adında üç çocuğu oldu. İkili 1992 yılında ise boşanmalarına rağmen bir süre yakın ilişkileri devam etti. Bu evlilikten olan çocukların üçü de babalarının şirketlerinde yöneticilik yapmaktadır. 1997 yılına gelindiğinde Trump bu sefer aktris Marla Maples'la evlendi. Bu evlilikten de Tiffany adında bir çocuk sahibi oldu. İki yıl sonra, 8 Haziran 1999'da bu evliliğini de sonlandırdı. 2005 yılında Sloven model Melania Knauss'la evlendi. Mart 2006'da oğulları Barron doğdu. Melania'nın seçim kampanyaları sırasında eşi hakkındaki konuşması Barack Obama'nin eşi Michelle Obama'nın Demokrat Parti Kongresi'nde yaptığı konuşmayla benzer içerik barındırması medyada tartışma yarattı. " Bazen evde iki erkek çocuğum var, genç bir oğlum ve kocam" şeklindeki söylemiyle de tekrar gündeme geldi.

Trump başkanlık öncesindeki siyasi düşüncelerinde birçok farklı tutum sergiledi. Siyasi çevrelerde tanınması 1980 yılındaki başkanlık seçiminde Ronald Reagan'ı desteklemesiyle başladı. Reform Partisi ile olan ilişiğini 2001 yılında kesti. 2001'den 2008'e kadar Demokratik Parti'yi destekledi. 2008 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin adayı John McCain'i destekledi. 2011 yılına kadar altı Cumhuriyetçi, dört de Demokrat adaya mali destek sağladı. Bu desteğini 2011 sonrasında sadece Cumhuriyetçilere kaydırdı. 1988, 2004 ve 2012’de başkanlık için adı geçmiş olsa bile ilk kez 2000 yılındaki seçim için aday oldu.


donald_trump_.jpgDonald Trump'ın 2000 yılındaki seçim kampanyalarında kullandığı logo.
Trump'ın başkan adaylığı serüveni 1987'li yıllara dayanmaktadır. Henüz o yıllarda başkan adaylığı için adı geçen isimlerden biri oldu. 8 Ekim 1999'da CNN ekranında Larry King'in bir programında Amerikan başkanlığına aday olacağını açıkladı. Yardımcınız kim olacak sorusuna ise siyahi sunucu Oprah Winfrey cevabını verdi. 2000 yılındaki seçimlere Reform Partisi'nden başkan adayı oldu. Fakat daha sonra yarıştan çekildi. NBC'deki programı ile daha da tanınan Trump, 2004'teki başkanlık seçimi içinde adı geçti. Bush'ın izlediği Irak politikasını yoğun bir şekilde eleştirdiyse de ona destek veren isimlerden biri olup, başkanlığa aday olmadı. 2016 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri için de 16 Haziran 2015'te Manhattan 5. Cadde'de bulunan Trump Tower’daki konuşmasıyla Cumhuriyetçi Parti'den başkan adaylığını açıklayarak şu ifadeleri kullandı: “Bayanlar ve baylar, Amerikan başkanlığı için yarışıyorum ve ülkemizi tekrar harika bir yer haline dönüştüreceğiz.

16 Haziran 2015'te başkan adaylığını açıklayan Donald Trump, 2016 yılındaki seçim kampanyalarını belirli söylemler üzerine kurarak daha önce Başkan Ronald Reagan'ın da kullandığı Make America Great Again sloganını kullandı. Kampanyası için haftada 2 milyon dolar harcayacağını açıkladı. Başkan yardımcılığı görevi için de Mike Pence'yi seçtiğini Twitter hesabı üzerinden duyurdu. Rolling Stones'in bazı şarkılarını kampanya süresince kullanması grubun tepkisini çekti. Adaylık süresince mal varlığını kesin olarak belirtmekten kaçındı. Daha sonra 10 milyar dolarlık mal varlığının bulunduğunu belirtti. Geçmiş yıllarında vergi kaçırdığı ortaya çıktı, rakibi Hillary Clinton'la giriştiği münazarada Federal Hükûmet'e 20 yıl vergi vermediğini itiraf etti. Ardından Clinton'u suçlayarak senatörlük döneminde yasaları neden düzeltmediğini sordu. Seçim kampanyaları süresince Müslüman ve göçmen karşıtlığını içeren bir dil kullandı. Bundan dolayı siyaset, sanat, spor, bilim, teknoloji gibi camiların önemli isimleri tarafından yoğun bir şekilde eleştirilip tepki gördü. Meksika ile ABD arasındaki sınıra duvar ördüreceğini vadederek, maliyetini Meksikaya ödeteceğini belirtti. Meksikalılara karşı da “Ülkeye uyuşturucu, suç getiriyorlar. Tecavüzcüler” söyleminde bulundu. Göçmen karşıtı söylemleri Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco'nun da tepkisini çekti, Papa Trump'a karşı "Yalnızca duvarlar örmeyi düşünen biri Hristiyan olamaz" çıkışında bulundu. Kaliforniya'da Müslüman bir gencin altı kişiyi yaralamasını hatırlatarak Müslümanların Amerikalılara karşı nefret duyduğunu iddia etti. Ardından da ülkeye turist ya da göçmen olarak gelmek isteyen Müslümanların geçici olarak engellenmesi gerektiğini dile getirdi. ABD'deki camilerin gözetim altında tutulmasını ve Müslümanların emniyet güçlerince ırksal olarak fişlenmesi (racial profiling) önerisinde bulunarak Suriyeli mültecileri geri göndereceğini vadetti.IŞİD'i de "cehenneme gönderecek kadar bombalayacağını" ifade ederek, rakiplerinin bu terör örgütüne karşı kendisi gibi sert davranamayacağını, teröristlerin petrolle olan ilişkilerini keserek onları zayıflatacağını söyledi. Şubat 2016'da güç düşüncesi ile savunduğu barış tezinin radikal İslamcı IŞİD, nükleer tehdidi olan İran ve komünist Çin'e karşı caydırıcı bir etken olarak kullanması gerekçesiyle Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi.

Trump'ın göçmen karşıtı söylemleri sadece Müslümanlara yönelik olmayıp ülkede yasa dışı yaşadığını düşünülen 11 milyon kişiye karşı oldu. Bu kişilerin Amerika'dan çıkartılması gerektiğini destekledi, ardından yabancı düşmanlığı ve bunun için gereken maliyet konusunda eleştirilere maruz kaldı. Göçmenleri de kapsayan "doğumla gelen vatandaşlık" uygulamasına da karşı olduğu açıkladı. Rusya ve Vladimir Putin'le Obama dönemindeki ilişkilerden daha sağlıklı ilişkiler kurabileceğini iddia etti. İran'la varılan nükleer program anlaşmasını başkan seçilmesinde durumunda hemen iptal edeceğini söyledi.

2016 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri sonrası Hillary Clinton'ı ikinci sırada bırakarak ABD Başkanlığı görevine seçilen Trump, 20 Ocak 2017 tarihinde ABD kongresi'nde yapılan törende yemin ederek görevine başladı Göreve geldikten sonra Oval Ofis'te Obama tarafından depoya kaldırılmış olan eski İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in büstünü geri getirip eski yerine koydurdu. İlk hafta 15 kararnameyi imzaladı, bunlar çoğunlukla seçim kampanyası süresince değindiği konular üzerineydi. Barack Obama tarafından uygulamasına geçilen Obamacare adlı sağlık reformunun süreç içerisinde kaldırılması için çalışma başlattı. Tepki çeken vaatlerinden olan Meksika sınırına duvar örülmesini, ülkeye yasal olmayan yollardan girişi engellemenin bir parçası olarak görüp ilgili başkanlık kararını imzaladı. Bu kararı Meksika ile ABD arasında gerilim yarattı. Duvarın maliyetini Meksika'ya ödeteceğini söyleyen Trump'a Peña Nieto tepki gösterdi. Duvar maliyeti konusunda Meksika'dan ithal edilen ürünlere yüzde yirmi vergi koyacağı bildirildi. Başkan adaylığı süresince yoğun bir şekilde eleştirdiği Trans-Pasifik Ortaklığı'ndan ABD'nin çekilmesini içeren başkanlık emrini ise 24 Ocak 2017'de imzaladı. Bir gün sonra kürtajı destekleyen uluslararası kuruluşlara olan ABD desteğini kesti. İlk haftasında en tepki çeken imzası ise yine seçim vaatlerinden olan sınırı Müslümanlara kapatma girişimiydi. Irak, Suriye, Yemen, İran, Sudan, Somali ve Libyalı vatandaşlara vize kısıtlaması uygulayarak ülkeye girmelerini yasakladı. Suriyeli mültecilerin de ikinci bir emre kadar ülkeye alınmasını durdurdu. Başkanlık imzasından sonra ABD'deki bazı havalimanlarında gözaltına alınan Müslümanlar oldu. Ardından birçok şehirde protesto edilen bu uygulama, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) tarafından açılan dava sonrasında federal yargıç tarafından askıya alındı.

Barack Obama döneminin özellikle son zamanlarında ABD ve Türkiye arasında gergin ilişkiler hakimdi. Bu gerginliğin ana sebepleri arasında 2016 Türkiye askerî darbe girişimi, Suriye İç Savaşı, Irak sorunu, Türkiye'de geçerli haklar ve özgürlükler, Fethullah Gülen'in iadesi ile Suriye'de Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG)'ne olan ABD desteği bulunmaktaydı. Seçim kampanyası sırasında dış politikaya çok fazla yer ayırmayan Trump'ın özellikle New York Times'a Temmuz 2016'da verdiği bir röportaj ikili ilişkilerin nasıl seyredeceği açısından analistler için önemliydi. Röportajında Türkiye'de ve benzer ilişkili devletlerde olan insan hakkı ihlalleri konusuna nasıl müdahale edeceği sorusunu, ABD'nin başka ülkelerle ilgilenmeden önce kendi bozukluklarını düzeltmesi gerektiğini belirterek: "Bence başkalarına nutuk atma hakkımız yok. Ülkemizde olup bitenlere bir baksanıza! Birileri polis memurlarını soğukkanlılıkla vururken, nasıl başkalarına ders verebiliriz ki?" ifadelerini kullandı. Aynı röportajında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güvenini açıklayarak, darbe girişimini tersine çevirdiği belirtip takdir ettiğini söyledi. Türkiye Obama döneminde genel olarak ABD'nin YPG'ye olan desteğinden rahatsız olurken, Donald Trump ise Kürt güçlerinin hayranı olduğunu ve onlara olan desteğin devam etmesi gerektiğini başkan olmasından önceki bir söyleminde belirterek, Türkiye ile olumlu ilişkilerinin olabileceğini, ikisini bir araya getirmenin de harika olacağını açıkladı.Ayrıca Donald Trump Türkiye ile yakın ilişkileri olan Müslüman Kardeşler'i radikal İslamcı gruplar arasında saydı.

Türkiye'de Trump'ın başkan seçilmesi ve Cumhuriyetçilerin iktidara gelmesi ikili ilişkiler açısından Demokratlara göre daha olumlu olacağı yorumları yapıldı. Trump'ın yemin töreninde Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu temsil etti. Sonrasında yaptığı açıklamalarda ve diğer Türk siyasilerinin ağırlıklı görüşlerinde YPG sorunu ve Fethullah Gülen'in iadesi isteği öne çıktı.

Trump'ın başkan seçilmesinden beş gün sonra AB Dışişleri bakanları acil olarak Brüksel'de toplantı yaptı. Toplantıda savunma ve dış ilişkiler konusunda daha etkili ve yoğun bir işbirliğine gidilmesi kararlaştırıldı. Toplantıya katılan bazı kişiler Trump'ın söylemlerini Avrupa için tehlikeli bulduklarını ve yıkıcı sonuçlara gidebileceğini belirtirken, kimileri de abartılı veya bir fırsat olarak gördüklerini açıkladı. Yapılan toplantıya İngiltere, Fransa ve Macaristan Dışişleri bakanları çeşitli gerekçelerle katılmadı. Trump'ı Beyaz Saray'da ziyaret eden ilk Avrupalı lider ise İngiltere Başbakanı Theresa May oldu. May, Avrupa Birliği'nden ayrılmış bir İngiltere ile Trump yönetimindeki ABD'nin yeniden dünyayı yönetebileceğini belirtti. Ayrıca Trump'ı işkenceyi öneren ve Müslüman göçmenlere yasak getirmeyi içeren düşüncelerini ise eleştirdi.

AB'nin zamanla çözüleceği ve NATO'nun işlevsiz olduğunu söyleyen Trump'a en büyük tepkiyi Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande verdi.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
👏
👎
😍
😥
😱
😂
😡

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.